Anksiyete Bozuklukları
29 Temmuz 2024, Pazartesi Tarihinde yayınlandı
Anksiyete kavramı sıklıkla yanlış kullanılan ve yanlış anlaşılan bir kavramdır bu sebeple anksiyete bozukluklarını anlamadan önce anksiyetenin ne olduğunu bilmek çok önemlidir. Anksiyete algılanan bir tehlikeye karşı doğal olarak ortaya çıkan gerginlik ve endişe durumudur, yani günlük hayatımızda ara sıra böyle hissetmek son derece normaldir. Yani diğer bir adıyla anksiyete olarak tanımladığımız şey kaygıdır ve birçok canlı belirsizlik durumlarında bu duyguyu hissederler. Bu kavramın problem olarak adlandırdığımız nokta ise anksiyetenin sıklığının ve yoğunluğunun yaşanan duruma uymamasıdır. Bu duruma anksiyete bozukluğu diyebilmemiz için kişinin gündelik işlerini aksattığı nokta bozukluk olarak adlandırdığımız noktadır. Bu duyguyu yoğun yaşayan kişilere zaman zaman kas gerginliği, huzursuzluk, yorgunluk, ve konsantrasyon problemleri eşlik edebilir. Yine bu yoğun kaygılar sıklıkla bir tehdit ve bir korku ile ilişkili olabilirler. Burada ise bu tehdit ve korkular gündem yapılarak ne kadar gerçekçi olup olmadıkları çalışılabilir. Kaygı ve korku duyguları son derece önemli ve hayatta kalma ile doğrudan bağlantılı duygulardır, bu duyguları görmezden gelmek veya bastırmaya çalışmak kişilere uzun vadede çok büyük zararlar verebilir. Bir başka akademik kaynak incelendiğinde toplumun aşağı yukarı %20’sinin kaygı bozukluklarından rahatsız olduğu söylenebilir. “Normal”den yoğun kaygı deneyimleyen ve bu kaygıyla baş edemeyen birey her zaman en kötü senaryoyu düşünür ve bir yerden sonra kendi düşünceleri üzerinde kontrolü neredeyse tamamen kaybolur. Diğer bir değişle anksiyete bozukluğu olan bireylerin hayat kalitesinin bir hayli düşebileceği söylenebilir. Peki bu kaygı problemleri kimlerde daha çok görülmektedir? Yapılan araştırmalar kaygı problemlerinin kadınlarda daha sık görüldüğü göstermekle birlikte bu sıklığın kadınları daha olumsuz etkilenebilecekleri göstermektedir. Buna ek olarak aşırı korumacı tutumlarla büyütülen çocukların veya çevrelerinden sıklıkla olumsuz dönüşler alan bireylerin anksiyete bozukluklarını daha sık deneyimledikleri bilinmektedir. Ayrıca çocukluk dönemi örseleyici yaşantılar, travmalar ve mutsuzluklar ile anksiyete riski arasında bir korelasyon görülmektedir. Anksiyete problemleri genetik olarak geçebileceği gibi, akrabalarında benzer problemleri gözlemleyerek büyüyen çocuklar da bu problemleri geliştirebilir. Unutmayın genetik olarak aktardığımız alt yapı gibi baş etme becerilerimizde çevresel faktörlerle sonraki nesillerimize aktarmaktayız.